Avrupa Yakası
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Avrupa Yakası Fan cLub
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Binnur Kaya Röportajları

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
MiniqBöcüK
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 275
Kayıt tarihi : 29/10/08

Kişi sayfası
Aktiflik:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue0/0Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (0/0)
Başarı Puanı:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue0/0Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (0/0)

Binnur Kaya Röportajları Empty
MesajKonu: Binnur Kaya Röportajları   Binnur Kaya Röportajları I_icon_minitimePerş. Ekim 30, 2008 2:20 pm

Röportajları burda paylaşalım..!!
_______________
Binnur Kaya: En çok mutluyken şükrederim

H. SALİH ZENGİN

Doğal komikliği, şen kahkahaları ve ilginç mimikleriyle izleyiciye şapka çıkartan oyuncu Binnur Kaya, rol aldığı film ve dizilerde olduğu gibi gerçek hayatta da kelimenin tam anlamıyla çılgın biri. Okyanus bilimci olmak isteyecek kadar denizi çok seven Kaya, Ankara’dan İstanbul’a sırf denizi görmek için gelmiş. Yabancı Damat dizisinde üçüzlerin annesi rolünü başarıyla oynayan Kaya, buna alışmış olacak ki, “Eğer çocuk yapacak olursam üç taneden az yapmak istemem.” diyor. Yaratılmış olan her şeyi büyük bir hayranlıkla izlediğini söyleyen Kaya, hayatı teslim olmak ve şükretmekle formüle ediyor: “Ben sadece dara düştüğümüz zaman Yaradan’ın adını anmaktan hoşlanmıyorum. Mutlu olduğum an, en çok şükrettiğim zamandır.”

Sabahları kahvaltıda et ve ciğer yiyen birisinin balık yerken vicdani sebeplerle balığın gözüne ot koyması tam da Binnur Kaya’lık bir iş doğrusu. Böyle düşünmemin sebebi, tamamen kendisidir. Zira çılgınlıklarına bizi alıştıran bizzat kendisi. Dış Kapının Mandalları, Çarli, Bir Demet Tiyatro, Yabancı Damat, Abuzer Kadayıf, İnşaat, Babam ve Oğlum gibi bilumum tiyatro, dizi ve sinema filmlerinden tanıdığımız Kaya, üstün komiklik performansıyla iki çenemizin birbirine değmesine müsaade etmiyor. Bir araya gelince çenemiz iyice açılmış olacak ki, üç röportajlık konuşma yaptık. Size bir tanesini sunabiliyoruz.

Sizce komik kadın mı bakımlı kadın mı daha gerçek?

İkisi de. Çünkü bir insan komik de, bakımlı da olabilir. Ama bence insanlar yataktan makyajlı kalkan kadınlar görmek istemiyor artık. Bu bir problem ve gerçek değil. Yani bakımlı olmak illaki makyaj yapmak demek değil. Saçını taramak da bakımlı olmak, temiz giyinmek de. Komik insanlar da var hayatta.

Kadın komikse bir arızası aranıyor genel olarak. Sizde bizim göremediğimiz bir arıza var mı?

Herkes kadar hasta, herkes kadar sağlıklıyım. İşimi yapıyorum sadece. Ekstra bir şeye ihtiyaç duymuyorum; çünkü aklıma gelmiyor.

Tanınmak sizi rahatsız ediyor anlaşılan. Benim bildiğim oyuncu tanınmak için oyunculuk yapmaz mı?

Evet, bu iş egoya dayalı bir iş. Oyunculukta aşılması gereken ilk kural egoyu aşağı çekebilmek. Ayrıca tanınmak gerçekten hoş bir şey değil. Ama tabii saygı ya da sevgi ile verilmiş bir selam, o selamın alınması, bunlar çok hoş şeyler. Yolda yürüyen insanların bana bakmasından rahatsız oluyorum. “Nazire hanım sizi çok beğeniyoruz” diyorlar mesela. Benim adım Nazire değil ki, bu kadar hayransınız bir zahmet edemediniz mi jeneriğe bakmaya? Böyle bir şey düşünmem çok mu yanlış?

Peki çocukken güldüren ve gülen bir çocuk muydunuz?

Ben galiba erkek olduğumu zannediyordum küçükken! Bir kız çetemiz vardı, erkeklere üstünlük taslardık. Bir de saçım kısa, sesim kalındı. Hep ‘Kız mısın, erkek mi?’ diye sorarlardı. “Erkeğim” derdim. (Gülüşmeler) Afacan Beşler kitapları vardı. Onları okuyup okuyup coşardık. Oyunla geçti ve oyunla devam ediyor.

En çok neye gülersiniz, kendinize mi?

Hafıza problemim var, o hallerime gülüyorum. Bu yüzden bazen mahcup durumlara da düşebiliyorum. Bir de durum komiği dediğimiz hallere gülüyorum.

Yapamam dediğiniz bir rol var mı?

Her rolü yapamayabilirim. Hiçbir rolü de yapamayabilirim. Gerçekten iddiam yok. Hep şunu derdim: Aman hamile kalmayayım bir dizide, doğurmayayım. (Gülüyor) Ama Yabancı Damat’ta 3 tane birden doğurdum. Bir sinema filminde hamilesin, işte doğum sancısı var deseler oynamazdım. Çünkü o rolü yapmak bana çok zor geliyor. Korkutuyor. Nasıl bir acı olduğunu, doğuranın nasıl hissettiğini canlandıramıyorum kafamda.

Yabancı Damat dizisinde üç çocuklu bir annesiniz. Herhalde bu sizin başınıza gerçekten gelse ‘Kâbusnâme yazabilirdiniz. Annenin bu kadar kutsallığı da fazla mı dedirtir insana?

(Gülüşmeler) Dizideki üçüzlerin gerçek anneleri bence müthiş, henüz çıldırmamış. Bu konudaki fikrimi yıktı o anne ve baba. O anneyi hiç ‘çocuklara bakmaktan kendime hiçbir şey yapamadım’ haliyle görmedim. Çok sabırlı. Ben o kadar sabırlı olabilir miydim bilmiyorum. Ama benden iyi bir anne olur, hakkımı yemek istemem.

Kendinizi anaç görüyorsunuz yani?

Maalesef evet. Bu zararlı; çünkü çok rahat bırakamıyorsunuz karşı tarafı. Üşüdün mü? Acıktın mı? Susadın mı? O yüzden maalesef biraz fazla anaç olabilirim. Eğer çocuk yapacak olursam, yani iyi bir baba olur da Allah izin verirse, 3 taneden az yapmak istemem. (Gülüyor)

Üç çocuk, annelik duygusunu arttırır mı köreltir mi?

Bence arttırır. Bu üçüzlerin annesinde gözlemlemeye çalıştığım bir şey aslında. Hangi birine nasıl bakacağını şaşırıyor mesela. Ki üçünden biri öksürürse öbürü de öksürüyor, biri uyursa öbürü de uyuyor.

“Deniz olmayan şehirde yaşanmaz.” Bu itirafı hiçbir Ankaralı yapamaz. Sizdeki bu deli cesareti nereden geliyor?

Denizi, yunusları çok seviyordum ve okyanus bilimci olmak istiyordum. Yürürken deniz kokusu duymak istiyor insan. Ama şimdi sorsanız günde kaç kere denizi görüyorsun? Koşturmaca içinde varlığını unuttuğum bile oluyor. Hâlbuki ben İstanbul’a tiyatro, televizyon için gelmedim. İstanbul’u sevmek ve deniz için geldim. İstanbul’a geldiğimde köprüden geçerken el salladığımı hatırlıyorum.

Şu anki eviniz deniz görüyor mu?

Hayır. Cinangir’deyim. Ama 100 yıllık, yüksek tavanlı 3 katlı bir ev. Bu sefer de bunu seviyorum.

Okyanus bilimci olunca ne olacaktı? Yüzme biliyor musunuz?

Kaptan Cousteau ile çalışmak isterdim. Yunuslarla, foklarla ilgilenmek istiyordum. Yüzme biliyorum ve yüzerken uyuyabilirim. Bir de açık denizde olma düşüncesi içimi ferahlatıyor.

Peki Van Gölü gibi kapalı bir iç denizde yüzemez misiniz?

(Gülüyor) Yani o kadar düşünmediğim sorularla karşıma çıktınız ki! Nasıl gelir aklınıza bu sorular? Yani yüzerdim herhalde, bilmiyorum.

Okyanus için şimdi oyunculuğu bırakabilir misiniz?

Tabii ki bırakırım. Yani eğer faydalı bir şeyler yapacaksam tabii ki.

Oyunculuk faydasız bir şey mi?

Hayır öncelikler var hayatta, mesela beyaz foklar için çok az bir zaman kaldı ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Dünyanın ciğeri hastalandı, fidan dikeceğiz 1 yıl boyunca, teklifine bile bırakırım. Doğada bir kıyamet var. Ne kadar çok eziyet ediyoruz, içimizdeki merhamet ne kadar çok azalmış, bu kıyametin kendisi zaten benim için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://avrupayakasi.all-up.com
ipek
Moderatör
Moderatör



Mesaj Sayısı : 131
Yaş : 28
Nerden : istanbul
Kayıt tarihi : 31/10/08

Kişi sayfası
Aktiflik:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue50/50Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (50/50)
Başarı Puanı:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue25/75Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (25/75)

Binnur Kaya Röportajları Empty
MesajKonu: Geri: Binnur Kaya Röportajları   Binnur Kaya Röportajları I_icon_minitimePaz Kas. 02, 2008 4:58 pm

Okyanus biliminden 'Avrupa Yakası'na'Avrupa Yakası'nın Şahika'sı Binnur Kaya, Cosmo Girl dergisine çocukluğunu ve en büyük hayalini anlattı: 'Okyanus Bilimi' okumayı Kaptan Cousteau'nun yanında çalışmak için istemiştim.. İşte üniversiteye hazırlığın çok 'gıcık bir süreç olduğunu söyleyen Kaya'nın bilinmeyen yönleri...
Nasıl bir çocukluğunuz oldu, merak ediyoruz?
Ankara'da mutlu ve huzurlu bir çocukluk yaşadım. İlkokul 5. sınıfa kadar oldukça duygusal bir çocukluk dönemi geçirdim. Çünkü hep siyah-beyaz Türk filmleri izleyip ağlardım. Sebep bu mu bilmiyorum ama Türk filmlerinin etkisiyle çocukluğumun bir yarısı çok duygusal geçti. Ortaokuldan sonra dışa açılmaya başladım ve ondan sonrasını hep neşeli hatırlıyorum.

KAHRAMANIM HEIDI

Etkilendiğiniz bir kahraman var mıydı?
Benim kahramanım 'Heidi'ydi. Bir de 'Şeker Kız Candy' vardı. Dizi olarak da en çok 'Kaynanalar'ı severdim. Hatta İstanbul'a geldiğimde, ilk oynadığım dizi 'Kaynanalar' dı.

Yaramaz mıydınız?
İlkokula başlayana kadar çok yaramazdım. Bir ablam olduğu için beni erkek bekliyorlarmış. Galiba onların psikolojisi bana geçmiş olacak ki, kimi zaman kendimi erkek gibi hissederdim. "Erkeğim, ben de kavga edebilir ya da yaramazlık yapabilirim" diye düşünürdüm. Hep kısa saçlıydım. Sesim de kalındı. Annem "Allah şu kadarcık et parçasını esirgemiş, yoksa erkek olacakmış" derdi. İlkokuldan sonra yaramazlığım pek kalmadı ama bu sefer de dağınıklığımla annemi çok yordum.

Nasıl bir okul hayatınız oldu?
Duygusal olduğum bir dönemdi. Devlet okulunda okumama rağmen çok iyi bir ilkokul eğitimi aldım. Ortaokul ve lise yıllarım çok keyifliydi.

DEDİKODU YAPARDIK

Okul yıllarında, kızlar biraraya gelir ve bir şeyler yaparlar. Siz ne yapardınız?
Erkeklerin dedikodusunu yapardık. Hocalar hakkında konuşurduk. "Sen kimden hoşlanıyorsun?" diye birbirimize sorardık. Dans ve şarkı söyleme yarışmaları düzenlerdik.

Üniversite hazırlık süreci?
Çok gıcık bir süreçti. Arkadaşım Tuğba ile sınavlara son bir ay kala çalışırdık. Edebiyat mezunu olmam ve 'Okyanus Bilimi' okumak isteyişim işimi zorlaştırmıştı. Bu bölümü, denizi çok sevdiğim ve Kaptan Cousteau'nun yanında çalışmak için istemiştim.

Üniversite yıllarınız nasıldı peki, hareketli miydi?
Bilkent Tiyatro bölümünde burslu okudum. Başak Köklükaya sınıf arkadaşımdı. Başak'la dersteyken her şeye gülerdik, çok ayıp bir şey ama, dersten atılırdık. Kapının önünde birbirimize bakıp, "Lütfen, bak, bitti. Şimdi derse giriyoruz. Gülme ve kötü şeyler düşün" diye birbirimizi rahatlatmaya çalışırdık; fakat öyle yaptıkça daha çok gülerdik. Hiçbir zaman derse girecek kıvama gelemezdik.

Ankara'dan sonra İstanbul macerası nasıl başladı?
Lisede okurken "İstanbul'da yaşayacağım" derdim. İstanbul'a gelme amacım tamamen denizle alakalı. Kışın, denizi olan yerlere gitmeyi çok severim. Çünkü kışın kimse denize gitmez ve deniz de kendini kötü hisseder diye düşünürüm!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MiniqBöcüK
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 275
Kayıt tarihi : 29/10/08

Kişi sayfası
Aktiflik:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue0/0Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (0/0)
Başarı Puanı:
Binnur Kaya Röportajları Left_bar_bleue0/0Binnur Kaya Röportajları Empty_bar_bleue  (0/0)

Binnur Kaya Röportajları Empty
MesajKonu: Geri: Binnur Kaya Röportajları   Binnur Kaya Röportajları I_icon_minitimePerş. Kas. 06, 2008 7:06 pm

1. röportaJın devamı
Dizi Antep’te geçince, aklımıza hemen mutfağı geliyor. Siz nasılsınız mutfakta, yuvalama, içli köfte yapar mısınız?

Yaparım. İçli köfteyi yeni tutturdum. Aslen Adanalıyım. Balık da çok seviyorum, ama mesela balığın gözüne bir ot koyuyorum mesela.

Neden, Adanalı bir vejetaryen misiniz yoksa?

Keşke vejetaryen olsak yani, bir yıl hiç et yemediğim oldu. Sabah kahvaltıda kebap yiyen bir insanken, tamamen vicdani sebeplerden et yemedim, çünkü yüzleri vardı.

Ama bu Allah’ın insana verdiği bir nimet, köpek yemiyoruz ki!

Yiyen var, biz yemiyoruz. Bu insan yemeye kadar gider. İnsan otla da doyurabilir karnını.

Yemeyip besleyelim mi yani canım, size katılmak mümkün değil. Bir Adanalı kalkmış ota talim edelim diyor yani...

Evet. Bir doktor demiş ki, “İnsanın en büyük trajedisidir yemek yemek”. Doğru. Bütün hastalıkların başı kolesterol.
Ama beyaz ette kolesterol yok!..

Ama vicdanen... Sadece bir yıl et yemedim, şimdi et yiyorum evet. Maalesef zevk alıyorum. Al işte insanım yani, ne diyeyim? Buna diyecek bir şeyim yok.

Hiç tanımadığınız şehirde uyanma idealiniz varmış. Bu insana nasıl etki eder, psikolojik sorunlardan başka?

(Gülüyor) Benim için bir şeyden sıkılmamak büyük bir psikolojik sorun. Yıllarca saçını kestirmeyen arkadaşlarımın nasıl sıkılmadıklarını anlamıyorum mesela. Ben onlardan sıkılıyorum. Başka bir yerde uyanma düşüncesi, yaratılmış olan her yeri görme amacıyla söylenmiş bir şey. Ömrümüz çalışmakla, fatura ödemekle geçiyor. Ama yaşamak böyle bir şey olmamalı. Çünkü bu beraberinde şükretmeyi de getiriyor. Yaradılmış olan her şey bende hayranlık uyandırıyor. Şuraya kapağı atayım, burada bir evim olsun, bir arabam olsun, hayatımı garantiye alayım demem. Bir saniye sonramızın garantisi yok ki! Her gün derim ki: “Yaşamış olan, şu an yaşayan ve yaşayacak olan her varlık için olsun bu selam.” Çünkü ben dara düştüğümüz zaman Yaradan’ın adını anmaktan hoşlanmıyorum. Mutlu olduğum an, en çok şükrettiğim zamandır. Bir dert de bilirim ki şifasıyla gelecektir. Derim ki buna da şükür. Çaresiziz. Teslim olmak ve şükretmekten başka çaremiz yok.

En çok nereyi görmek istiyorsunuz?


Norveç fiyortlarını görmek istiyorum. Orada mutlak bir sessizlik olduğunu düşünüyorum. Sadece yaradılmış olanı dinlemek...

Tefekkür yani...

Evet evet, haddim olmaz diye söylemedim. Benim oraya gidişim başka güzel şeylere vesile olacaksa, lütfen olsun.

‘Benimle ilgili olmayan şeylere burnumu sokmayı vazife bilirim’

Kaç kardeşsiniz? Annenizle ilişkiniz nasıl?

İki kız kardeşiz, bir ablam var. Ankara’da yaşıyorlar. Ailemle olan ilişkimin bir buluşma olduğunu düşünüyorum. Bir tane köpeğim var, adı Pide.

Susamlı mı?

Herkes kıymalı mı, peynirli mi diye soruyor. Susamlı mı, çok güzel, evet bol susamlı.

Ailenizle buluşma dediniz, bu bir kader mi, tesadüf mü?

Tesadüflere inanmıyorum hiç. Tesadüf denilen şeyin alın yazısı olduğunu düşünüyorum.

Anneniz ateşinizi sesinizden ölçecek kadar hassas, temizlikçi gelmeden evin tozunu alacak kadar titiz ya da çocuğu yere düşünce kaldırmayacak kadar rahat mıydı?

Rahat değildi. Yere düştüğüm zaman kulağımdan kaldırıldığımı hatırlarım yani. (Gülüşmeler) Ama insan büyüyünce anlıyor ki çaresizlikten o anki tepki, ona engel olamayışından. Temizlikçi gelmeden toz alan biriydi, ben de öyleyim maalesef. Toz almakla bitse, evi bir yıkamadığım kalıyor. Sabah 9’da gelecekse ben 6’ya kadar evi temizlemiş oluyorum. Çok yorulmasın, aman ayıp olmasın diye. Böyle hayatı zorlaştıran yanlarım var. O arıza dediklerinizden biri bu.

Simetri hastalığı da var mı?

Hayır yok. Dağınıklığı seviyorum. Dağınık ama temiz. Çok düzgün bir yeri 10 dakikada yeni taşınmışım gibi dağıtacak bir yeteneğim var. Bu da öbür arızam diyebiliriz. (Gülüyor) 10 yıldır İstanbul’dayım, 15 ev değiştirdim neredeyse. Sonra sessiz kalmayı başarıp düşündüğümde diyorum ki ‘ben bunu seviyorum’. Her yerde oturmak istiyorum.

“Babam ve Oğlum” filminde gelin Hanife rolündeki gibi hayatta da âşık olduğu bir adamı idare edecek bir kadın mısınız?

Evet öyleyim. Biraz ağır zekaya sahip biri orada kocam. Gerçek hayatta olsa aynı derecede seçer ve kollarım. Aslında ben bunun dışında hayatta çok adil biriyim. Benimle ilgili olmayan şeylere burnumu sokacak kadar.

Bundan dolayı başınıza iş açılır mı?

Açılmaz mı? Sokakta arıza görsem müdahale ederim. Allah karşılaştırmasın, bir zulüm varsa nasıl engel olabilirim kendime bilmiyorum. Bir şey yapmak için en yakınımızın ya da sizin başınıza gelmesini mi beklemek gerekiyor? Savunan adam suçluya zarar verdi diye hapse giriyor, bir sürü çoluk çocuk falan öldürmüş yaralamış adam çıkıyor. Kul hakkı nerede o zaman? Adalet nerede?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://avrupayakasi.all-up.com
 
Binnur Kaya Röportajları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Binnur Kaya Biyografi
» Binnur Kaya Resimler
» Binnur Kaya (Şahika) Hakkında Yorumlarınız
» Gülse Birsel (Aslı) Röportajları
» Engin Günaydın (Burhan) Röportajları , Haberleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Avrupa Yakası :: Avrupa Yakası Oyuncular :: Binnur Kaya (Şahika)-
Buraya geçin: