Kuliste komiklik yaparken keşfedildim"
Engin Günaydın "Otogargara" oyununun kulisinde komiklikler yaparken "Bir Demet Tiyatro"ya dahil olmuş. Günaydın, Zabıta İrfan rolü için "Aldığım ilk profesyonel teklifti" diyor
YAPRAK ARAS
Onu yıllar evvel üçkağıtçı Zabıta İrfan olarak tanıdık. 24 yaşında genç bir delikanlıyken 45 yaşında bir adamı canlandırıyordu. Daha sonra "Aşkım Aşkım"ın Tarık ustası, Zeki Demirkubuz'un "Yazgı" filmindeki komşu ve "G.O.R.A."da "Goralı sandviç" ısmarlayan bir UFO dergisi editörü olarak çıktı karşımıza. Engin Günaydın "Zaga" üniversitesindeki performansıyla da çok söz ettirdi adından. Şu sıralarsa herkes "Avrupa Yakası"ndaki Burhan karakterini ve NTV'nin "yeni transferi" Ali Talat Durmaz'ı konuşuyor. Tabii bir de "O Hikayedeki Mal Benim" adlı stand-up şovunu...
Günaydın'la röportaja gitmeden önce kendisiyle ilgili araştırma yaparken tek bir olumsuz eleştiriye rastlamadım. Günaydın'a bunun nedenini sorunca da şöyle bir yanıt aldım: "Hayatımda hiç hoşlanmadığım konu, tekrardır. Hep yeni peşinde olduğum için büyük bir enerjiyle çalışırım, çok yorulurum. İzleyiciler de onu görüyorlar ve kendilerini kıymetli hissediyorlar bence."
"Yılın bomba transferi" Talat Ali Durmaz'dan başlayalım. Nereden çıktı bu tip?
Haber okumayı çok seviyorum. Böyle saçma bir şeyim var, garip bir haz veriyor. Bununla ilgili birkaç deneme yaptım, çok komiğime gitti. Talat Ali Durmaz da olayları değerlendiren bir kişilik olacak. Doğaçlama olacak, kafama göre takılacağım.
Zor değil mi doğaçlama yapmak?
Doğaçlamada zihnin bütününe ihtiyacınız var. Bir teknik işletemiyorsunuz. O yüzden çok yoruyor. Mesela bir-iki saatten uzun doğaçlama çalışamazsınız. Beyni dinlendirmeniz lazım. Ben mesela doğaçlamanın üzerine çok fazla alkol alıyorum, salaklaştırıyorum zihnimi.
"Sıra senaryolarıma geldi"
Burhan karakteri "Avrupa Yakası"na renk kattı...
Ben de çok memnunum. Aslında her sezon popüler dizi ve filmlerin hepsinden teklif alırım ama kabul etmem. Çünkü yaptığım iş görünmüyor. Oynadığım dizi yayından kaldırılıyor mesela. Ama "Avrupa Yakası" çok izlenen bir dizi. Orada bir şey yaparsam izleyiciyle buluşabilirim diye düşündüm.
Tiplemeleriniz genelde yan roller oluyor. Sizi ne zaman başrolde göreceğiz?
Bunu kesinlikle istemiyorum çünkü ekip işlerini daha çok seviyorum. Ekibin içinde kaybolmak daha güzel. Bir adama hizmet eden film istemiyorum.
Stand-up gösterileriniz nasıl gidiyor?
İyi. Oyunun bir kimliği, tarzı var. Ve o dünyayı bilen, algılayan insanlar geliyor. Sağlam bir izleyicim var. Çok utangaçlar. Sahneden laf atma hikayeleri vardır ya stand-up'çıların, hiç istemem onu. Sahneden seyirciyi rahatsız etmeyi sevmiyorum. Seyircide çok büyük bir nezaket var bana karşı. Geçenlerde doktor bir kadın "Çok yetenekli bir adamsın sen" dedi ve sırtımı sıvazladı.
"Stand-up'çı olarak anılmak istemiyorum" demişsiniz. Ne olarak anılmak istiyorsunuz?
10 yıldır senaryo yazıyorum. Onları bazı nedenlerle gerçekleştiremedim ve hep beklettim. Bunaldım ve artık onlarla ilgileneceğim. Sinema, tiyatro... Zaten onları yapmak için bu hikayelerin peşindeyim, para kazanmak için. Benim için zevkli tarafı geçti oyunculuğun, artık seyirciye iyi bir iş sunabilmek ve paramı hak etmek istiyorum.
"Saç ve kıyafetle yaşlandım"
Zabıta rolünü nasıl almşıtınız?
Konservatuvardan mezun olduğumda Beşiktaş Kültür Merkezi de yeni kurulmuştu ve oyuncu arıyorlardı. Biri beni önermiş ve böylece "Otogargara"da oynamaya başladım. Kuliste komiklikler yaparken "Bir Demet Tiyatro" kadrosuna girmemi istediler. Zabıta İrfan bana televizyondan gelen ilk profesyonel teklifti.
24 yaşındayken koca bir adamı canlandırmak zor olmadı mı?
O zamanlar biraz topluydum. Bıyığı da takınca öyle oldum. Kılık kıyafet insanın görünüşünü çok değiştiriyor. Kösele ayakkabılar falan... Saçı da yana yatırınca otomatikman yaşım büyüdü.
Sizi hâlâ Zabıta İrfan olarak tanıyorlar. Bu rolün üzerinize yapışmasından korkmuyor musunuz?
O benim ilk işim olduğu için Zabıta İrfan olarak tanındım. Ama yeni projelerde yer aldıkça bu değişiyor.
Tarz olarak da Zabıta İrfan'dan farklısınız! Nerelerden giyiniyorsunuz?
Pantolonlarımı Diesel'den alıyorum çünkü vücuda uyumlu kotlar yapıyorlar ve çok rahat ediyorum. Gömlek giymeyi seviyorum, onları da daha çok Zara'dan alıyorum. Spor ayakkabı giymeyi tercih ediyorum.
Yemeklerinizi nerede yersiniz?
Öğlen kebapçıya gitmem mesela. Dışarıya ya içki içmek için, ya da balık yemek için çıkarız. Hayatımda en güzel balığı Fishmekan'da yedim. Bir de Cibalikapı Balıkçısı'nı çok severim.
Gece hayatınız var mı?
Geceleri canlı müzik olan yerlere giderim. Çünkü canlı müzik olan yerlerin ruhu, enerjisi yüksek oluyor. Beyoğlu Hayal Kahvesi'ne gideriz. Oradan karşıya Mojo'ya geçeriz. Belki bir Line'a bakıp gece yemek yememeye çalışarak eve döneriz.
Edebiyatla aranız nasıl?
Kitap okumuyorum. Çünkü ilgimi çekmiyor. Vaktimin çoğunu insanlarla sohbet ederek geçirmeyi tercih ediyorum.
"Zapçıyım ama 'Seinfeld'i kaçırmam"
Nasıl geçiyor günleriniz?
Şu sıralar çalışarak geçiyor ama genelde geç uyanırım çünkü geceyi severim. Ağır ağır kahvaltı yapar, gazeteleri okurum. Arkadaşlarıma giderim, onlarla geyik çeviririz. PlayStation oynarız birlikte. Futbol izlemem normalde ama PlayStation'dan takip eder oldum.
Televizyon izler misiniz?
Dizi izlemem hiç. Filmleri de sinemada veya DVD'den izliyorum. Zapçıyım yani. Çünkü bir tarzı olan program yok izleyebileceğim. Hayatımda izlediğim tek yabancı dizi de "Seinfeld" oldu. Fanatik derecede bütün bölümlerini izledim.
Beğendiğiniz oyuncular mutlaka vardır ama...
Oyunculukta "Çok yetenekli adam" lafından çok hoşlanmıyorum. Kendini değil, rolü önemli hale getiren çalışkan oyuncuları beğenirim. Ondan dolayı Sean Penn'i, Nicole Kidman'ı çok severim. Türklerden de değerli bulduğum oyuncular Settar Tanrıöğen, Erkan Can, Olgun Şimşek, Binnur Kaya'dır... Bu isimler çok ilginç olacaklar ileride. Çünkü duygularını tam yansıtmadılar daha. Gelecek dönemde çok ilginç şeyler olacak.
Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?
Yeni bir dönem bekliyor Türkiye'yi. Bir grup genç çok ciddi bir şekilde tıkandı. Ruh dünyalarını tarif edemiyorlar. Bunaldılar ve artık neredeyse renkleri kızarıyor. Onlar kafalarını gösterecek ve bu yeni bir dönem olacak. Daha rahat edeceğiz. Ben kendimi de öyle görüyorum. Sırada "Hücreler" isimli tiyatro oyunum var. Settar Tanrıöğen ve Erkan Can oynayacak. "Sırlar ve Kararlar" isimli sinema filmimi de gelecek yıl çekeceğim.
________________________________________
Engin Günaydın: "Ünlü olmak o kadar kolay ki... Ben de beceriksizi oynayarak ünlü olacağım"
* Stand up'çı diye anılıp da, bu kuyrukta ön sıraya geçenler kimler?
Önde olan zaten yeterince "fırlamadır." Onlar kendisini bilir. Benim söylememe gerek yok
* Anlaşılan o kadar da beceriksiz bir insan değilsin. Çünkü her şeyi planlamışsın.
Plan yapmaktan nefret ederim. Ama mecbur kaldım. Hayat geçip gidiyor ve her şeyi bazı kurallara bağlamışlar. Ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor.
* Bu kuralların dışına çıkabilecek misin?
Tiyatro ile çıkabileceğimi düşünüyorum. Tiyatroda istediğim oyunu oynayabilirim..
* Seyirci gelmezse oynayamazsın...
Seyirci bana gelir.
* Seyircinin nabzına göre bir oyun oynayacaksın ki gelsin. Gelse de, şartlanmış bir seyirci gelecek. Onun beğeni düzeyi senin istemediğin sınırlar, kurallar koyuyor. Bu bir kısır döngü değil mi?
Ben seyirciye enerjisi çok yüksek bir gösteri sunacağım. Fark burada. Zaga'da da on dakikalık bir performans sergiliyorum ama sonra yorgunluktan uyuyup kalıyorum. O gerçeğin içine girmek insanı inanılmaz şekilde yoruyor. Gelenler bu enerjiyi hissedecek
Espri yok ama herkes gülecek
* Gösterinin ismi "O Hikâyedeki Mal Benim" adını taşıyor. Hangi hikâyedeki, hangi mal sensin?
Demin anlattığım, kuyruğun en arkasındaki adamın hikayesi bu. Bir kahramanın değil, ahmak durumuna düşen adamın hikayesi. Aslında hedeflediğim, iç dünyamı, nasıl bir insan olduğumu, neye gülüp neye gülmediğimi seyirciye tarif etmek. Onlarla sohbet edeceğim. O hikâyedeki mal, benim gerçekten. Bu farklı bir oyun. Bu oyunda hiç espri yok. Ama çok gülecekler..
* Hiç espri yok mu? O zaman neye gülsün insanlar?
Biraz seyirci ile birlikte gerçekleşen bir oyun bu. Bir performans aslında. Gerçekten bir oyuncunun yüksek bir performansını görecekler. Bu konuda iddialıyım.
* Tekst yok, köşe taşların belli... Oyun sırasında seyirci ile kurduğun diyaloglarla oyunu yönlendireceksin. Doğru anlamış mıyım?
Evet... Her seans farklı olabilir. Bir oyuncunun sahne üzerinde performansını görecekler.
* Peki komikliği nerede bunun? "Komik değil ama çok gülecekler" dedin..
Aslında bu benim, Zaga'da, Zabıta İrfan'da, Size Baba Diyebilir miyim'de yaptıklarımdan farklı bir şey değil. Oralarda da hiç espri yapmadım. Her şey benim dünyamla alakalıydı ama herkes güldü. Çünkü ortada bir gerçeklik duygusu vardı ve bu insanlara geçiyordu. Bu sefer de öyle olacak. Bir on yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti zaten... 10 yıl sonra da hiç bir şey yapamamaktan şikayet etmek istemiyorum..
* Ama 10 yılda sağlam bir temel atmışsın!
Bütün güvencem geçmişle ilgili. Geçmişimde yaptıklarımdan dolayı garanti verebiliyorum kendime. Yeni çıkmış genç birisi olsam işim zor ve tehlikeli olurdu. Benim için rolü üzerime giymek hiç zor değildir... Samimi olup olmadığını seyirci hemen anlar.
Babam memurdu, annem çarşaflı
* Nasıl bir çocuktu Engin Günaydın? Bugünlere nasıl bir altyapıyla geldi?
Tokat'ın Turhal'ında doğdum. Babam Babam Devlet Demir Yolları'nda memurdu. Annem çarşaf giyerdi. Kalabalık bir aileydik, kahkaha eksik olmazdı. Yer sofrasında yemek yiyerek geçen bir çocukluğum var.
* Peki tiyatro nasıl başladı?
Ankara Hacettepe Devlet Konservatuarı'na girdim. Yatay geçişle İstanbul'a geldim... Başarım, herhalde çok fazla yer değişitirmemden kaynaklanıyor. Değişik yerler görünce, insan kendinden daha emin oluyor. Çünkü artık herkes birbirine benziyor...
Kız arkadaşımı da oyuncu yapacağım
* Evli misin?
Kız arkadaşımla birlikte yaşıyorum. Ekonomi mezunu ama güçlü bir oyuncu olacağını düşünüyorum. Filmimde de var.
* Nasrettin Hoca'nın ipe un serme fıkrasındaki gibi. Önce sahneye çıkacaksın, tiyatronu kuracaksın, sonra filmini çekip sevgilini oynatacaksın, o da çok iyi bir oyuncu olacak...
Aynen. Koyunları telden geçirelim hele.
* Sevgilinin ünlü olma tarihi aşağı yukarı ne zaman?
Ünlü değil de iyi bir oyuncu olacak gerçekten. Filmi seneye çekmeyi düşünüyorum. İki üç milyon seyirci gelsin diye bir derdim yok. 200-300 bin kişi gelsin ama "iyi film" desinler. Küçük bakıyorum işe.
* Allah aşkına bu nasıl küçük bakmak? Stand up'ını yaptın, tiyatronu kurdun, filmini çektin..
Yaptığım işi herkes beğensin diye bir derdim yok benim. Küçük bir lokantam var diyelim. Sadece kuru fasulye yapıyorum. İyi kuru fasulye yemek isteyenler gelsin yeter bana.